Dost mikroplar sağlık aşılıyor

Sağlık Haberleri

Tükettiğimiz gıdalardaki zararlı bakterilerin bağırsak duvarından içeri geçmesine engel olan, 'probiyotik ve prebiyotikler' alerji, obezite, diyabet, kanser, kalp krizi ve felç riskini azaltıyor. 

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, probiyotik ve prebiyotiklerin önemini anlattı.

Probiyotik kelimesinin “yaşam için” anlamına geldiğini belirten Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, probiyotiklerin ağız yoluyla yeterli miktarda alındığında kişinin sağlığı ve fizyolojisi üzerinede pozitif etki yapan, yararlı canlı mikroorganizmalar olduğunu vurguladı. 'Başta obezite, diyabet, kanserler, kalp krizi ve felçler olmak üzere tüm kronik hastalıkların adeta bir salgın gibi artmasının önemli sebeplerinden biri, insanların her geçen gün daha fazla hazır gıdalara yönelmesi ve fermente yani mayalı yiyecek ve içeceklerin diyetimizde giderek azalmasıdır' diyen Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta şunları dile getirdi:  

İKİNCİ BEYİN ADI VERİLİR

Sağlıklı ve uzun yaşamak, hastalıklardan korunmak için bağırsakların ve burada yaşayan bakterilerin ne kadar önemli olduğunu modern tıp yeni yeni anlamaya başladı. Hastalıkları önleyen ve sağlıklı olmamızı sağlayan bu bakteri topluluğuna mikrobiyota, bakterilere ise probiyotikler veya dost mikroplar adını veriyoruz. Bağırsak mikrobiyotası, vücudun çeşitli fonksiyonlarının yerine getirilmesindeki çok mühim vazifeleri sebebiyle artık ayrı bir “organ” olarak kabul ediliyor, hatta bu bakteri topluluğuna ikinci beyin adını verenler bile var. Bu, dünyaya geldiğimizde sahip olmadığımız bir organdır. Bebek, anne karnında steril bir ortamda gelişir ve ilk mikropları dünyaya gelirken annenin doğum kanalından, vajinasından, derisinden, memesinden ve soluduğu havadan alır.

ASTIMIN SIK GÖRÜLME NEDENİ

Üç yaşına gelindiğinde bağırsak mikrobiyotası artık belirlenmiş ve erişkinlerinkine benzer bir hale gelmiştir, mikrobiyota bundan sonra daha yavaş bir değişim gösterir ve bu ömür boyu sürer. Sezaryenle doğan bebekler ise bu dost mikropları alamadıkları için sağlıklı bir mikrobiyota oluşmaz ve bu sebeple de bunlarda obezite, diyabet, astım, alerji gibi hastalıklar daha sık görülür. 

BOL BOL BİTTER ÇİKOLATA YİYİN

Mikrobiyotanın sağlıklı olabilmesi için probiyotiklerden zengin mayalı gıdaların yenilip içilmesi şarttır.  Probiyotik ihtiva eden besinlerin başlıcaları yoğurt, ayran, kefir, peynir, sirke, nar ekşisi, şalgam suyu, ev turşusu, ev yapımı sucuk ve pastırma, bitter çikolatadır. Bu tür gıdaları yemeyenler veya az yiyenler, eczanelerde probiyotik adıyla satılan tablet, kapsül veya toz formundaki ürünlere çuval dolusu para öderler. 

SEBZE MEYVEYİ MEVSİMİNDE TÜKETİN

Bu probiyotiklerin, yani dost bakterilerin çoğalabilmeleri ve hayatlarını sürdürebilmeleri için gerekli olan besinlere ise prebiyotikler adı verilir. Prebiyotik olarak bilinen besinlerin en önemlileri, sebzeler (soğan, sarımsak, pırasa, yerelması, patates, enginar, bamya) bakliyat (fasulye, nohut, mercimek, bezelye), kuruyemişler (ceviz, badem, fındık), keten tohumu, meyve ve tam tahıllardır.

VİRÜSLERE KARŞI BARİYER

Bağırsak mikrobiyotasının önemli vazifeleri vardır. Bağırsaklarda hastalık yapabilecek bakterilerin yerleşmesine mani olur. Mide ve ince bağırsaklar tarafından sindirilemeyen besinlerin sindirimine yardım eder. B ve K vitaminlerinin yapımını sağlar. Zararlı etkenlere karşı bir bariyer vazifesi görür. Kanserlerden damar sertliğine, obeziteden diyabete ve alerjilere kadar birçok hastalığın ortaya çıkmasını önler.

'FAST FOOD'A YÜZ VERMEYİN'

'Sağlıklı yaşamak için adam gibi beslenmemiz gerekiyor' diyen Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, 'Sağlıklı bir mikrobiyotaya sahip olmanın temel unsuru “adam gibi beslenmek” tir. Adam gibi beslenme, en az 9 ay sadece “anne sütü” ile beslenmekle başlar. Çocuklara hazır mama değil evde yapılan mamalar yedirilmelidir. İşlenmiş, ambalaja girmiş tüm yiyecek ve içeceklerden uzak durulmalıdır. “Rafine şeker” ve “rafine undan” yapılan gıdalara “düşman gözüyle” bakılmalıdır. “Fast food” denilen hazır gıdalara asla yüz verilmemelidir. Temel besinlerimiz, mevsiminde yetişen “sebze, yeşillik ve meyveler”; “tabii ortamlarda beslenen” kara ve deniz hayvanlarının ürünleri olmalıdır. Yoğurt, ayran, kefir, sirke, turşu başta olmak üzere tüm “fermente gıdalar” soframızın baş köşesinde yer almalıdır' diyor.




Etiketler :